Avrupa
Dünya Kız Çocukları Günü: Her 8 kız çocuğundan biri cinsel şiddete uğruyor

Birleşmiş Milletler tarafından 2012 yılında berlirlenen 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü, bu yıl savaşlar ve hak kayıplarının gölgesinde kaldı. Birleşmiş Milletler verilerine göre her beş kız çocuğundan biri ortaokulu tamamlayamıyor. Düşük gelirli ülkelerdeki kız çocukları ve genç kadınlar internete erişemiyor. UNICEF’e göre her 8 kız çocuğundan biri, 18 yaşına gelmeden cinsel şiddete maruz kalıyor. (Haber: Derya Doğan)

2012 yılında Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 11 Ekim, cinsiyet eşitsizliği, çocuk yaşta evlilik, sağlık ve eğitime sınırlı erişim gibi önemli konulara dikkat çekiyor.

Bugünün kız çocukları, küresel krizlerden orantısız bir şekilde etkileniyor.
Kız çocukları, iklim, çatışma, yoksulluk, insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için zor elde edilen kazanımların kaybın eşiğinde olduğu bir yıl yaşıyor.
BM’ye göre yaklaşık her beş kız çocuğundan biri ortaokulu tamamlayamıyor. Ayrıca, her 10 kız çocuğundan yaklaşık 4’ü yüksek ortaöğretimi bitiremiyor.

Bugün 119 milyon 3 bin kız çocuğu okula gitmiyor ve bu sayı 2015’ten bu yana sadece yüzde 4,3 oranında azaldı.
Öte yandan veriler, düşük gelirli ülkelerdeki ergenlik çağındaki kız çocukları ve genç kadınların yaklaşık yüzde 90’ının internete erişimi olmadığını gösteriyor.

Bu, her 8 kız çocuğundan birinin 18 yaşına gelmeden cinsel şiddete maruz kaldığı anlamına geliyor.
Çocuğa yönelik cinsel şiddete ilişkin ilk kez yapılan bu global ve bölgesel tahminleme çalışması, saldırıların dünya genelindeki boyutlarını ortaya koyuyor.
Bu saldırılar, çoğu zaman çocukların hayatları boyunca unutamadığı etkilere neden oluyor.

Başka bir ifadeyle, her 5 kız çocuğu ve kadından biri bu şiddet türlerinden etkileniyor. Bu durum her türlü şiddet ve istismara karşı etkin bir mücadele için acilen önleyici ve destekleyici nitelikte kapsamlı stratejilere ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
UNICEF Genel Direktörü Catherine Russell, konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi: “Çocuğa yönelik cinsel şiddet ahlaki vicdanımızda bir lekedir. Çoğu zaman çocuğun tanıdığı ve güvendiği biri tarafından, çocuğun sözde kendini güvende hissetmesi gereken yerlerde gerçekleştirilen bu olaylar derin ve kalıcı travmalara neden oluyor.”

Sahra Altı Afrika, mağdur 79 milyon kız çocuğu ve kadınla (yüzde 22) mağdur sayısının en fazla olduğu yer.
Sahra Altı Afrika’yı 75 milyonla Doğu ve Güneydoğu Asya (yüzde 8), 73 milyonla Orta ve Güney Asya (yüzde 9), 68 milyonla Avrupa ve Kuzey Amerika (yüzde 14), 45 milyonla Latin Amerika ve Karayipler (yüzde 18), 29 milyonla Kuzey Afrika ve Batı Asya (yüzde 15) ve 6 milyonla Okyanusya (yüzde 34) izliyor.

Bu gibi yerlerde tecavüze uğrayan ve cinsel şiddete maruz kalan çocukların oranı her 4 çocuktan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Russell, bu konuda şunları söylüyor: “Kırılgan ortamlardaki çocuklar daha fazla cinsel şiddet tehdidi altında. Tecavüz ve cinsiyete dayalı şiddetin çoğu zaman savaş silahı olarak kullanıldığı çatışma bölgelerinde korkunç cinsel şiddet olaylarına tanık oluyoruz.”

Yapılan araştırmalar cinsel şiddete maruz kalan çocukların tekrarlayan nitelikte tacize maruz kalmalarının daha olası olduğunu gösteriyor.
Ergenlik döneminde hedefe yönelik müdahalelerde bulunulması yoluyla bu döngü kırılarak bu tür travmaların yarattığı uzun vadeli etkiler azaltılabilir.
Cinsel şiddete maruz kalan kişiler çoğu zaman bu travmaların etkilerini yetişkinlik çağlarında da hissetmeye devam ediyorlar,

Yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre çocuklar, başlarına gelen bu olayları kimi zaman çok uzun süreler kimseye açıklamıyor ve hatta bunu hayatları boyunca bir sır olarak saklamayı tercih edebiliyorlar. Bu da travmaların etkisinin daha da artmasına neden oluyor.

Verilere göre tahmini 240 ile 310 milyon erkek çocuğu ve yetişkin erkek (veya yaklaşık her 11 kişiden biri) çocuk yaşta tecavüze uğradı veya cinsel saldırıya maruz kaldı.
Temasa dayanmayan şiddet türleri de kapsama dahil edildiğinde bu sayı, 410 ile 530 milyon arasında bir seviyeye çıkıyor.
Özellikle erkek çocuklarının deneyimleri ve maruz kaldıkları temasa dayanmayan cinsel şiddet türleri açısından bakıldığında hâlâ eksik veriler olduğu dikkat çekiyor.
